Popüler Yayınlar

29 Aralık 2010 Çarşamba

Yine,Yeni,Yeniden Türkiye!

Yaklaşık iki asırdır Avrupa karşısında yaşadığımız geri kalmışlık hissinin verdiği eziklikle(!) yaşıyoruz..İşin daha da vahimi bu eziklikten(!) kurtulmanın çaresini, sahip olduklarımızı çağın gereklerine göre yeniden yorumlamak yerine,"kes,kopyala,yapıştır" mantığıyla hareket etmekte bulduk.Tıpkı bu mantıkla yapılan ödevlerin hocalar tarafından kabul görmediği gibi,tarih bu mantıkla yapılan sözde çağdaşlaşma girişimlerimizi kabul etmedi..Oysa aynı tarih, bunda fazla değil sadece iki asır önce insanlık tarihine şu iki notu düşüyordu: 

Tarih 20 Temmuz 1795. Osmanlı Devleti'ne bağlı Cezayir'deki Barborosun şanlı torunları İspanyol limanı Gadiç açıklarında seyir halinde bulunan Amerikan ticaret gemisi Maria'yı armak ister.Kaptan direnince gemiye ve içindekilere el koyulur. Amerikalı denizciler ise "savaş esiri" sayılır.Bunun yankıları daha bitmeden on iki Amerikan ticaret gemisi de aynı akıbeti yaşar.Olay Amerikan Kongresi'nde günlerce tartışılır ve Cezayir donanmasını dize getirecek bir donanma kurulmasına karar verilir. Bu amaç doğrultusunda başkan Washington’un emriyle bütçeden 688.000 bin dolar ayrılır. Donanma kısa sürede kurulur. Cezayir beylerbeyi donanmasıyla birkaç defa savaşılır fakat bir türlü başarı sağlamaz. Sonuçta Amerika bükemediği eli öpmek zorunda kalır ve Amerikan tarihinde bir örneği daha olmayan İngilizce’den başka bir dilde(Türkçe) antlaşma imzalanır. Antlaşmaya göre Osmanlı sularında bulunan Amerikan ticaret gemilerini korsanlara karşı koruyacak ve karşılığında Amerika Osmanlı’ya yıllık 640.000 Amerikan doları ve 12.000 Osmanlı altını ödeyecektir. Bu on iki maddelik antlaşma ABD başkanı G.Washington ile Osmanlı Devleti Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı tarafından imzalanır.

Tarih 1850. Amerika Meksika topraklarına girer; ancak kurak iklimde atları susuzluktan ölen Amerika başarıya ulaşamaz. Bunun üzerine zorlu kurak iklim şartlarına uygun deve satın almak ister. Bunun için Osmanlı’ya başvurur. Amerika Osmanlıdan 30 deve satın alır ve develer 1856 da İstanbul Limanı’na demirleyen bir Amerikan ticaret gemisine yüklenir. Fakat gemiye 30 yerine 32 deve yüklenmiştir. Geminin kaptanı bir yanlışlık olduğunu söylediyse de Osmanlı yetkilileri bir yanlışlık olmadığını söylerler. Gerçekte de bir yanlışlık yoktur. Fazladan yüklenen iki deve Sultan Abdülmecid’in Amerikan hükümetine bir hediyesidir. O zamanın şartları düşünülürse bu bir armağandan ziyade “Osmanlı’nın Amerika’ya askeri yardımıdır”.

O günleri bugün bizler, başımız önde eğik, ecdadımıza hakkıyla layık olamamanın üzüntüsüne karışan “ahh” larla yad ediyoruz. Eğer bizler camide namaz kılmayı, tesbih çekmeyi Müslümanlık’a yeter görüp, içtimai hayatın unsurları olan siyaseti,ekonomiyi,diplomasiyi,askeriyeyi,iktisatı hatta lobi faliyetlerini ihmal edersek, kafa yormak yerine “kes,kopyala,yapıştır” mantığını marifet sayarsak daha çok ahh çekeceğiz gibi.Sözün özü, bu necip milleti toplumlar arasında hak ettiği yere taşımak için “Yine,Yeni,Yeniden Türkiye!” 

Mustafa ÜNALAN 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder